Şimdi helâlleşme vakti - Yeni Urfa 

SON DAKİKA
“Şimdi helâlleşme vakti”
12 Nisan 2020 - Pazar 00:29
Muhammed Yusuf AKBAŞ
Evet şimdi helâlleşme vakti.

Bu saatten sonra en iyisi helâllaşmektir. Gerçek helâlleşmenin çok zor olduğunu unutmadan. Gönüller bir kez kırıldı mı, sonradan tamir etmek pek kolay, hattâ mümkün olamayabiliyor.

Merhum babamın bu helâlleşme konusunda çok itirazları vardı. Kuru kuruya helâlleşma olmayacağını söylerdi.  Gülümseyerek; insanlar ne de kolay şeyler için “Helâl et kardeşim n’olur” diyorlar. 

Haklıydı çünkü, biri benim hakkımı aldı veya ben birinin hakkını alacağım ya da hakkına gireceğim. Sonra diyeceğim ki: hakkınızı helâl edin...  

Malınızı çalan benim. Siz perişan oldunuz; ama şimdi pişmanım demeden ve telâfisini teklif etmeden...

Helâlleşelim, ama ihbar edip şu işinizi ben engellemiştim demeden; helâlleşelim…

Eğer hakkınızdan vazgeçmemişseniz, hakkınızı helâl etmemişsiniz demektir. İnsan bilerek veya bilmeyerek, farkında olarak/olmayarak birisine haksız bir davranışta bulunmuş olabilir. Hatta onu mağdur bir duruma düşürmüş olabilir. Bunlardan bir çıkış formülünü olması gerekir. O da helalleşmektir.

Bediüzzaman’ın kendisine zulmeden birisi için ‘ben helâl ettim; fakat sonra anlaşıldı ki Kur’ân onu affetmemiş’ sözü bu konuda helal edilecek ve edilmeyecekler konusunu açığa kavuşturuyor. Çünkü küçük dâvâlar küçük mahkemelerde, büyük dâvâlar ise büyük mahkemelerde görülür.

İslâm literatüründe iki türlü temel haktan söz edilir: Bunlardan birincisi hukûkullah, yani Allah’ın hakkı; diğeri ise hukûk-u ibâd, yani kulların birbirlerine karşı doğuştan getirdikleri hak ve vazîfeleri. Allah hakkı (Hukūkullāh) ve kişisel haklar (Hukūku’l- ibād) ayrımında gözlemlemek mümkündür.

Günümüz hukuku ise genel olarak özel hukuk ve kamu hukuku olarak ikiye ayrılır. Özel hukuk kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları, kamu hukuku ise devlet yönetimi ve kişilerin devletle olan ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkları inceler.

Allah diğer günahlarını bağışladığı halde kul hakkını bağışlamamaktadır. Bunun için mesele, hak sahibinin gönlünü almada, rızasını kazanmada kalıyor. Siz, zarara uğramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptığınızı itiraf ederek özür beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helâl etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkânınız nisbetinde onun razı olabileceği nisbette hakkını verirsiniz.

Kısas suçlarında mağdura kısas talebi, af ya da sulh arasında tercih hakkı verilmektedir. Faili cezalandırmada tek yetki sahibinin devlet olacağı anlayışına karşılık, İslam Ceza Hukukunda mağdura geniş hak ve yetkilerin verilmesi, artı bir değer olarak kabul edilmelidir.

Bir başka nokta ise, maddî ve manevî Hukuk-u İbadı ve Hukukullahı mahveden zalimleri, üçüncü kişinin affetmesi mümkün değildir ve buna hakkı da yoktur. Dehşetli cinayetleri görmeyip, küçük bir iyiliği için zalimleri affetmek ise safderûnluktur. 

Dünyayı etkisine alan bu virüs, bizden aslında şunu da istiyor: İnsanların kinlerini, öfkelerini bırakıp, kucaklaşmanın şartı olarak helâlleşmek. 

Yorumunuz
İsminiz:


Yorumunuz:
Okuyucu Yorumları
Yazarın Diğer Yazıları